1- aşık kişinin, hayatta her hayalini gerçekleştirebileceği ve gelecek
zamanı istediği gibi kurgulayabileceği, yaşayabileceği hissi.
2-
aynı kişinin; hayatta hiçbir şeyi beceremeyeceğini hissetmesi ve
herkesin mutluluğu için en hayırlısının kendisinin ölümü olduğunu
düşünmesi.
nelere sebep olur, birbirinden yaz ile kış kadar ayrı
olan bu yanılgılar? tabii ki aşık insanın yaşadığı ve hepimizin
kendimizde farkettiği ruhsal dengesizliklere, sapıklıklara. birinci
yanılgıda aşık insan; dünyanın kendisinden ibaret olduğunu, başta aşık
olduğu insan olmak üzere bütün insanların kendisinin duyguları için
yaşadığını zannediyor. hislerin ve güzelliklerin en büyüğü olan aşkın
gücü, neleri yapamaz ki dünyada, değil mi? dış dünya ve gelecek ile
ilgili bütün tasavvurlarımız, potansiyel diyaloglarımızdan tut açılma,
aşkını ifade etme cümlelerine dek bu "aşk" üzerinden yürür, koskoca
dünyayı kendi hükümdarlığımızdan ibaret görür ve o iç dünyamızda
tanrısal gücün keyfini çıkarırız. aşık ya, mal işte. oysaki çalışma
masana elin çenende dayanır, düşündüğün şeylerin etkisiyle miden
karıncalanırken, o hatunu/adamı şimdi kimler götür.. neyse la tamam.
ikinci
yanılgıda ise mal, demin kendisini tanrısı ilan ettiği dünyada bir
karınca kadar bile yeri olduğunu düşünmüyor artık. o hatunu/adamı şimdi
kimler götürüyordur, değil mi? aşık insan kimdir o "kimler"in yanında,
aşık insan kimdir o dünyanın gerçek tanrısının veya tanrılarının
altında? bütün mantığı altüst eden, dış dünyamızla ve kendimizle olan
ilişkimizi mahveden o aşk neye yarar ki, senin geçimini sürdürebilmen
için çalışman, okuman gereken tonlarca yükün sana aslında ne yarar
getireceğini bilmez ve bunların gerçekliğinden şüphe ederken; nereden
geldiğini bilmediğin, nereye gideceğini kestiremediğin meçhul bir
lanetin/aşkın sana yarar getireceğini nasıl düşüneceksin ki? aşık ya,
mal işte. oysaki çalışma masana dirseğini dayar, karamsarlığın dibine
vuracak olmanın etkisiyle kafanı da masaya vuracakken, o hatun/adam da
aynı şekilde seni sayıklıy.. ahah tamam, heyecanlanma hemen.
bu
iki yanılgı işte, baylar bayanlar. aşık olmanın iki biricik sonucu
üzerine kurulu aslında. gece ile gündüz kadar ayrı, beyaz ile siyah
kadar ayrı, yaşam ile ölüm kadar ayrı iki sonuç üzerine: kazanmak veya
kaybetmek. bu siktiğimin aşk yoluna bir şekilde bir kez girdik mi, bu
iki sonuç için bulunuyoruz orada. birinin etkisi keskin bir bıçak gibi;
bırak bedenini yüreğini, bir zerreni ortada bırakmaz senin.
birinin etkisi ise...
bilmiyorum
ben henüz o etkiyi. ama bir tür büyü sanırım. ne zaman düşünmeye
kalksam o sonucu, zamandan ve mekandan kayboluyorum çünkü. kendimden de
kayboluyorum. insandan, beş duyunun sınırlılığından dışarı çıkıp apayrı
bir boyutta bulunuyorum sanki. düşünmenin etkisi buysa, o sonuca
ulaşmanın etkisi ne olur ki acaba? inanın bilmiyorum. ama var ya...
karşılık bulacağım o anı bekliyorum ben, o sonuca ulaşacağım anı. eğer o
anı yaşarsam; yani o narin vücuda doğru itip kendi vücudumu,
kollarından başlayarak sırtına doğru götürürsem kollarımı, arasında
milyarlarca yıl geçirmek istediğim o ellerin de benim sırtımda olduğu o
anı bir yaşarsam... işte beni o zaman görün siz, benim önümde kimse
duramaz ve bu dünyayı cennete çeviririm, bir saniyede. hiçbir canlı
hiçbir şey hiçbir büyüklük, hiçbir tanrı benim önüme geçemez, geçsinler
dinlemem. geçsinler ezerim onları gerekirse, gerekirse tek başıma ben
alırım ve kimseye bırakmam o güzel dünyayı, kimseye.
o anı bekliyorum ben. o an için yaşıyorum. bütün yanılgılardan, her şeyden kurtulup bir insana ulaşmak için.
(*içimdeki aşık yazdı. ben değil.)